top of page

Kant ve Ahlak Görüşü

Alman filozof Immanuel Kant, o zamanlar Prusya’nın sınırlarında kalan bir kent olan Königsberg’de doğdu .Ailesi yaz aylarında kırsal kesimdeki yazlıklarına yerleştiğinde, kant onlara eşlik etti ve böylece Königsberg’ten 50km kadar uzaklaştı. Bunun haricinde doğduğu kentin civarından daha uzağa hayatı boyunca hiç gitmedi. Kant disiplinli ve zekiydi. En temel eserleri olan “Saf Aklın Eleştirisi” ile “Pratik Aklın Eleştiri” ve “Yargı Yetisinin Eleştirisi”ni 50 yaşından sonra yazmıştı. Kant bu üç kritiği ile kendisinden önceki tüm görüşleri eleştirip onları tersine çevirdiğini iddia etti. Analitik felsefe, Alman idealizmi, fenomenoloji ve aydınlanma gibi siyasi ve felsefesi akımlar üzerinde etkili oldu. Kant’ın ahlakı iki terim üzerine kuruluydu; Hipotetik İmperatif bu terimlerden ilkiydi, bu buyruğa göre bir insanın yapacağı eylemin bir amaç için olması gerekirdi.

Kant’a göre tüm ahlaki eylemleri kapsayan ikinci buyruk ise kategorik imperatifti. Bu buyruğa göre yaptığımız eylemler için bir amaç veya bir çıkar olmamalıydı. Çünkü eylemlerimizin amaç veya çıkara göre değil, tüm insanlar için zorunlu olan ödeve göre olması gerekiyordu.


Kant neyin ahlaki olup olmadığını ‘’Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi’’ kitabında ortaya koydu. Bu kitapta bir bakkal örneği üzerinden üç tür eylemi birbirinden ayırdı. Bunlardan birincisi, bakkalın müşterilerine farklı fiyat uygulamasıyla ilgili olan eylemdi. O, söz konusu eylemin, dürüstlük ilkesini çiğneyen bir eylem olarak ahlaki olmadığını söyledi.



İkinci eylem tipi ödeve uygun eylemdi.

Bu bağlamda bakkalın dürüstlüğü ve dolayısıyla, bütün müşterilerine aynı fiyatı uygulaması ödeve uygun eylemin bir örneğiydi. Söz konusu eylemin ödeve uygunluğu, bununla birlikte bakkalın çıkarından ya da başka bir doğal eğiliminden kaynaklanıyor olabilirdi. Kant, bu yüzden onun gerçek bir ahlaki içeriğe veya değere sahip olmadığını söyledi. Üçüncü ve Kant’ın aradığı eylem türü ödevden dolayı olan eylemdi. Buna göre, bakkal herkese ödev bilincinden dolayı ve dürüstlük ilkesinin bir gereği olarak eşit davrandığında, onun eylemi sadece ödeve uygun bir eylem olmakla kalmazdı aynı zamanda ödevden dolayı yapılmış bir eylem olurdu.


Kant ahlaki eylemlerin ölçütünü böyle tanımlayarak eylemin ahlaki olup olmadığının eylemin sonucu ile uzaktan yakından bir ilişkisi olmadığını söyledi. Bu tutumu ile Kant radikal bir deontolojik ahlak ortaya koydu.

Kant eylem ve niyetin mahiyetini açıkladı. Daha sonra ahlaki eylemin dayandığı yasanın nasıl olması gerektiği ile ilgilendi. Kant tüm ahlaki ilkelerin temelinin bir tane ahlaki ilkeye indirgenebileceğini düşündü. Eyleminin arkasındaki ilke herkes tarafından istenmesi gereken bir ilke olmalıydı. Bu ilkeye evrenselleştirilebilme ilkesi dedi.


Diyelim ki arkadaşınızdan borç aldınız ve borcunuzu hafta sonundan önce geri ödeyeceğinizi söylediniz ancak bir ayakkabı mağazasındaki indirimden yararlanmak istediniz ve o para ile bir ayakkabı aldınız. Bu durumda kendi çıkarınız için sözünüzü bozmuş olacaktınız. Böyle bir eylemin arkasındaki niyet nesnel olarak kabul edilemeyecekti. Çünkü böyle bir niyet, insanlar arasındaki güveni bozacaktı.


Kant’ın ahlak felsefesine gelen en önemli eleştiri eylemlerin evrenselleştirilip evrenselleştirilemeyeceği ile ilgiliydi. Bir akşam evinizde otururken kapınızı bir kadın çalıyor ve bir katilin onu kovaladığını eğer yardım etmezseniz yakalanıp öldürüleceğini söylüyor. Sizde kadını evinizden içeriye alıyorsunuz. Biraz sonra katil kapınızı çalıyor ve size bir kadını görüp görmediğinizi soruyor. Kant’a göre yalan söylemek her durum ve şartta yanlıştı. Eğer burada katile yalan söyleseydiniz ahlaki olarak yanlış bir eylem yapmış olacaktınız. Bu yüzden Kant’a göre sonucu ne olursa olsun katile kadının yerini doğru bir şekilde söylemeliydiniz. Nitekim eylemin sonucu veya neden olduğu şey önemsizdi.

Etiketler:

67 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page