top of page

Zünnûn ve Tassavuf

Hayatı

772 yılında Mısır’da doğdu, asıl adı Sevbân’dı. Suriye’ye, Yemen’e, Mekke’ye yaptığı seyahatler boyunca İmam Mâlik, Süfyân b. Uyeyne, Leys b. Sa‘d ve Fudayl b. İyâz gibi alimlerle tanıştı ve onlardan hadis nakletti. Tasavvuf yolunda Kayrevan’lı Şükran b. Ali el-Âbid’den çokça istifade etti. Daha sonraları Mısır’da tasavvufa dair sohbetler yapmaya başladı. Bu dönemde katı maliki çevreler ve mutezililerin baskıları sonucu Mısır’ı terk etmek zorunda kaldı. On iki yıl memleketi Mısır’dan ayrı yaşadı, geri döndüğünde ise Abbasiler peşini bırakmadı. Bağdat’a götürülüp halifenin sarayında sorguya çekildi ve sorgu sonucu Mısır’a dönmesine izin verildi. Kalan ömrünü Mısır’da geçirdi. Kendisinin tasavvuf üzerine ilk kitabı yazdığı ve Mısır’da tasavvuftan bahseden ilk kişi olduğu söylendi.



İsminin Hikayesi

Zünnun; yani balık sahibi mânâsına gelen ismini alışıyla ilgili şu hikaye nakil olunur: “Sevbân bir gün bir gemiye bindi, gemideki bir tüccarın mücevheri kayboldu ve herkes ondan şüphelendi. Kendisine işkenceler edildi. Nihayet Sevbân dayanamadı ve şöyle söyledi , ‘Yâ Rab’bi sen bilirsin’ bunun üzerine denizin üzerinde çok sayıda balık belirdi. Her birinin ağzında birer mücevher vardı. Elini denize uzattı bu mücevherlerden birini aldı ve tüccara verdi.” Sevbân bu olayın ardından “Zünnûn” diye anılmaya başladı.


Tassavuf anlayışı

Zünnûn tassavuf anlayışı 4 şey üzerine kurulur: 1 — Tanrı sevgisi. 2 — Dünya işlerinden nefret. 3 — Kur’ana iman. 4 — Doğrulduktan sonra değişmekten korkmak.” Allah sevgisi her şeyden önce geldi Zünnûn’da. Allah’ı sevmek ve resulunun ahlakıyla ahlaklanmak… Sünnete sımsıkı sarılıp ahlaklanmak için gafletten uzak olmak gerekirdi. Bu nedenle avamım tövbesi amellerden dolayı iken havasın tövbesi gafletten dolayıydı. Zünnûn’a göre Allah’a kavuşmanın, ona ulaşmanın ancak tek yolu vardı. Sevgi, kul ile Allah arasındaki sevgi bağı kulu Allah’a götürebilecek yegane şeydi. Kavuşma anında kul adeta Allah’la bir olup kendi fani varlığının o ebedi varlıkta eridiğini hissederdi.Bu sevgisini şu şekilde ifade etti Zünnûn “Allah’ım sana herkesin içinde ‘Rab’bim’ diyorum; ama yalnızken ‘Habibimsin’ sen benim!”. Menkıbe odur ki Zünnûn öldüğünde alnında “Bu, Allah’ın sevgilisidir. Allah sevgisinden öldü. Hak sevgisinin katlettiği zattır.” yazmaktaydı. İlmin yanında irfandan, aklın yanında gönülden bahseden ilk kişilerdendi Zünnûn, hatta Mısır’da tasavvuftan bahseden ilk kişinin kendisi olduğu söylendi. Zühde ve takvaya oldukça önem verdi. Zünnûn’a göre acı bir müminin bu dünyadaki tuzuydu, tuz olmasaydı yemek çürüyüp giderdi. Fakat Zünnûn’un dünya konusundaki bu görüşünün kendinden evvelki mutasavvıflar gibi dünyaya duyulan salt nefret olduğu düşünülmemeliydi. Zünnun mevlasını dağlarla taşlarla çağıran Yunus misali göğün gürültüsü, kuşların cıvıldamasıyla, bu dünyanın güzellikleri ve kötülükleriyle Rab’binin birliğine, cemaline ve celaline şehadet eder. Zünnûn’a göre yalnızca yatıp kalkmaktan veya inlemekten ibaret bir ibadet, ibadet değildi. Ona göre ibadetin anahtarı düşünce, nişânı ise nefsi emmare ile yapılan mücadeleydi.

21 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page